ÜNİVERSİTE TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK KIYIMLARDAN BİRİNİN YAŞANDIĞI 1 EYLÜL 2016’NIN ÜZERİNDEN ÜÇ YIL GEÇTİ

Değerli Mülkiyeliler,

Üniversite tarihindeki en büyük kıyımlardan birinin yaşandığı 1 Eylül 2016’nın üzerinden üç yıl geçti. Siyasal Bilgiler Fakültesi-Mülkiye’nin tasfiyesinin ilk adımı da üç yıl önce bugün, Dünya Barış gününde, hiçbir idari ve yargısal soruşturma sonuçlandırılmadan bir gecede çıkan keyfi olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi ile atılmıştı. Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atmaları gerekçesiyle isimleri KHK ekli listelerine konarak meslekten çıkarılan akademisyenler üç yıldır üniversitelerde değiller. Üniversiteler de artık bildiğimiz anlamda üniversite niteliğine sahip kurumlar değiller. Eğitim ve araştırmada hiçbir siyasi ya da iktisadi otoriteye bağımlı olmamakla tanımlanabilecek bilimsel özgürlük ve akademik özerklik niteliklerini taşımıyorlar.

Anayasa Mahkemesi üç yıl sonra, 26 Temmuz 2019’da Barış İçin Akademisyenler bildirisi metninin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini, akademisyenlerin kamusal meseleleri kamu yararına tartışmalarının akademik özgürlüğün gereği olduğunu hükme bağlayan kararını verdi. Bundan üç buçuk yıl önce, siyasi otorite bilim insanlarını yüksek perdeden tehdit ettikten sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi Akademik Kurulu da benzer bir karar açıklamıştı:

“Düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğü, Fakültemizin savunduğu, öğrettiği temel bir insan hakkıdır. Fakültemizden birçok öğretim üyesi son günlerde çok tartışılan Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atmıştır. Söz konusu metne imza atmanın akademik özgürlük ve gerek iç hukuk gerekse uluslararası hukuk tarafından korunan ifade özgürlüğü kapsamında olduğu görüşündeyiz.”

Aradan geçen üç yılda bütün sivil haklarından yoksun bırakılmaya çalışılan, çalışma hakları, seyahat özgürlükleri, sosyal güvenlik hakları masumiyet karinesi çiğnenerek elinden alınan yüzlerce akademisyen hayattan koparılmaya çalışıldı. Üniversiteler hükümete tabi kurumlar haline getirildi, rektörler doğrudan cumhurbaşkanının denetimine sokuldu, öğrenci ve akademisyenler baskı altına alındı. Üniversiteden atılan akademisyenler mahkemelerde verdikleri savunmalarda kürsüleri yeniden kurdular, sokak akademilerinde, dayanışma akademilerinde mücadelelerini verdiler. Dayanışma ve inatla hem hayatta hem de akademik hayatta kaldılar. Onca baskı, haksızlık ve yaşatılan acıya karşı.

Siyasal Bilgiler Fakültesi-Mülkiye’nin konu ile ilgili ilk Akademik Kurul Kararı’nın ardından üç buçuk yıl, tasfiyenin başlamasından 3 yıl geçtikten sonra Anayasa Mahkemesi kararını verdi. Aslında akademisyenleri cezalandırmaya çalışanlar dahil herkesin bildiği gerçeği, onca zulmün ardından karara bağlamış oldu.

Bu kararın anlamı ifade özgürlüğü kapsamındaki bildiriye imza attıkları için kovuşturulan akademisyenler hakkında derhal beraat kararlarının verilmesi ve görevlerinden ihraç edilen akademisyenlerin üniversitelerine dönmeleri gereğinin derhal yerine getirilmesidir. İhlali bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıracak işlemler yargı ve idare organları tarafından derhal başlatılmalıdır.

Saygılarımızla

Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu