100. YILINDA WEIMAR ANAYASASI: NASIL BİR ANAYASA İSTİYORUZ?

11 Ağustos 1919 tarihli Weimar Anayasası Almanya’nın ilk cumhuriyetçi ve demokratik anayasası olarak kabul edilmektedir. Kabul edilişinden 100 yıl sonra dahi hukuk, anayasa, demokrasi ve hukuk devleti konularında temel sorun ve meselelerin Almanya’ya, Türkiye´ye ve Avrupa´ya genel bir bakışla derinlemesine düşünülmesi ve tartışılması için emsalsiz bir imkan sağlamaktadır. Etnik yahut diğer (metafizik) ölçütler açıkça modası geçmiş haldedir ve yalnızca anayasa insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti çerçevesinde anlamlı ve taşıyıcı bir vatandaşlık kavramı sunabilmektedir. Fakat hangi anayasa? Bir anayasa nasıl ortaya çıkar? Halk, anayasa yapım sürecinde söz sahibi midir? Bir temel norm olmaksızın anayasa yeterli midir? Anayasa ile din arasındaki ilişki nedir? Özgürlükçü bir anayasanın normatif sınırları var mıdır? Bir anayasa ne kadar “nötr” olabilir? Bir “Avrupa Anayasası” mümkün ve gerekli midir? Farklı hukuk kültürleri ve gelenekleri söz konusu sorulara çeşitli ve çatışan cevaplar vermektedir.

100. Yılında Weimar Anayasası: Nasıl Bir Anayasa İstiyoruz?”  konferansı ile Goethe-Institut Ankara ve Mülkiye Demokrasi Araştırmaları Merkezi hem Weimar Anayasası’nın 100. Yılını kutlamayı hem de bu gibi soruları eleştirel-düşünümsel şekilde detaylıca tartışma imkanı yaratmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede, Weimar Anayasası’na dair farklı yaklaşımlara dayalı tarihsel kavrayış nihai bir amaç değil, yukarıda bahsedilen soruların cevaplanmasında yol gösterici olabilir.

Weimar Anayasası’nın güncel anlamda Almanya’nın ilk demokratik anayasası sayılması sebepsiz değildir; doğrudan demokrasi ya da adalet gibi taleplerle sıkıyönetim ve din-anayasa ilişkisini normatif olarak düzenlemiştir. Genel ve eşit oy hakkı, halkın yasa yapım süreçlerine katılımı ve vatandaşların çeşitli devlet kademelerinde yer alma olanakları, yönetime katılım vasıtasıyla toplu iş ortaklığı, asgari ücretten temel güvencelere değin çeşitli konularda iktisadi ve sosyal teminatlar, vatandaşlık bilinci temel olmak üzere eğitim ve öğrenim hakkı, demokratik eylem ve uluslararası diyalog, eğitimde fırsat eşitliği, kadın-erkek eşitliği, ailelerin desteklenmesi, dezavantajlı grupların hukuken eşit kılınması talepleri, devlet otoritesinin anayasa mahkemesi de dahil olmak üzere mahkemeler aracılığıyla kontrol edilmesi girişimlerini ayrıntılı şekilde içermiştir.
Weimar Cumhuriyeti’nin başarısızlığından kesinlikle (tek başına) sorumlu tutulamayacak olan Weimar Anayasası, tarihsel olarak benzersizdir ve hala modern ve yol gösterici görünmektedir. Ve araştırmalar ışığında denebilir ki, günümüzde Weimar artık bir felaket değil, daha ziyade bir „meydan okuma“ (Michale Dreyer/Andreas Braune) ya da „cesur ve tehlikeli bir girişim“ (Horst Dreier/Christian Waldhoff) olarak adlandırılmaktadır.

Konferans Weimar Anayasası’nın demokrasi potansiyeli başta olmak üzere disipliner, yöntemsel ve içeriksel farklı boyutlarına ve Avrupa, Almanya ve Türkiye bağlamında farklı hukuk kültürleri çerçevesindeki sorulara odaklanmaktadır. Konferansın başlıca ilgisi, şu temel soruya dayanmaktadır: Nasıl bir Anayasa istiyoruz?

Programa ulaşmak için tıklayınız.