Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Dinçer Demirkent’in Mülkiye 159. Yıl Resepsiyonu Konuşması
Değerli Mülkiyeliler, Mülkiye dostları, hocalarımız, öğrencilerimiz ve fakültemizin değerli çalışanları, Belediye başkanımız; Mülkiyelilerin kurulduğu günden bugüne parçası olduğu demokrasi, barış, insan hakları, liyakat, eşit ve özgür bir cumhuriyet mücadelesinde yan yana durduğu kurumlarımızın; meslek odalarımızın, baromuzun, sendikalarımızın, insan hakları örgütlerimizin, mezun derneklerimizin değerli temsilcileri…
Türkiye’nin en köklü eleştirel sosyal bilim geleneğini yaratan, bu geleneği bürokrasiden gazeteciliğe kadar bütün uğraşlarına taşıyan Mülkiyeliler için çok önemli bir günde, bir kurum olarak varlığımızın başlangıcı sayılan Fakültemizin 159. Kuruluş yıldönümünde sizleri aramızda görmekten onur duyuyoruz.
Bugün, Türkiye’nin tüm aydınlarının hayatlarının bir döneminde yolunun düştüğü, üretimlerde ve paylaşımlarda bulunduğu bu tarihi binada bir araya gelişimizin özel bir önemi var. Ülkemizin, cumhuriyetimizin, demokrasimizin ağır baskı koşulları altında olduğu, emeğin haklarının, insan haklarının, hukuk devletinin, bilimin her geçen gün ağır bir tahribata uğradığı günlerden geçiyoruz. Krizin bütün yükünün üzerine yıkılmak istediği emekçilerin koşullarının 19. Yüzyıl koşullarının gerisine düştüğü, anayasal düzenimizin mutlakiyeti sınırlama yönündeki bütün gelişim çizgisinin 1876 Kanunu Esasisinin gerisine düştüğü, eleştirel bilimin yerini korku ve baskıya dayalı bir üniversite düzenin aldığı, kamuda liyakatin yerini ailecek yapılan torpillerin aldığı bir dönemde kamucu bir anlayışla yetişmiş Mülkiyeliler, aramızda temsilcileri bulunan hekimler, mühendisler, öğretmenler kamunun dışına itiliyor. Yarattıkları değerler, savundukları ilkeler itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Topyekün bir saldırı görüntüsü var ülkemizde; emeğe, hukuka, bilime, kültüre… Bugün burada hep birlikte oluşumuzun, bu kadar kalabalık olmamızın değerini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Böyle günlerde bir araya gelişlerin değeri tartışılmaz. Bu birlikteliğin elbette Fakültemizde olmasını isterdik; ne yazık ki 159 yıllık kurumumuzun içinden geçtiği ağır tahribat içinde bu gerçekleşmedi. Fakültemizde bugüne kadar yaşanmış en büyük tasfiyenin ve tahribatın müteahhidi olan Rektör Erkan İbiş’in, üniversiter düşünceye karşı olan ne varsa onu yapan, kamu gücünü kendi malıymış gibi kullanan, içinden geçtiğimiz dönem rektörlerinin kristalleşmiş hali olan kişinin gelme ihtimali nedeniyle Mülkiyeliler Birliği yönetimi Fakültedeki tören programından çıkarıldı. Fakat Rektör de törene katılmadı. Çünkü Mülkiye’nin Cebeci’de bir binadan Mülkiyeliler Birliği’nin de Konur Sokak’tan ibaret olmadığını anlamış olmalı.
1970’li yıllarda Anayasa Kürsümüzün sevgili hocası Bahri Savcı, Cumhuriyeti savunmanın anlamını şöyle ortaya koymuştu dönemin başbakanı Demirel ile polemiğinde: “Bugün cumhuriyeti korumak demek emperyalizm sömürüsünü göndermek demektir; sudan bir devlet kapitalizminin sahte şehirleşme ve sanayileşmenin yarattığı israflı bir burjuvalık çıkarını göndermek demektir; üretimci merceği üzerinde bir halk ekonomisi kurmak demektir; insanın ve üretim güçlerinin onur kırıcı sömürülmesini kaldırarak, insan ve çalışmayı her alanda özgür kılıcı bir haklar ve özgürlükler düzenini ve bağımsızlığını getirmek demektir.” Bugün biz Bahri Hoca’nın ortaya koyduğu Türkiye’de bilimi, emeği, kamuyu savunan, eşit ve özgür bir cumhuriyetin yanındayız. Kendi çocuklarını kontenjan artırımıyla rektörü olduğu üniversiteye sokan nepotistlerin, iktidar partisinin akademilerinde ders verenlerin, değerlerimizi kötülüklerini ve çıkarcılıklarını saklamak üzerine örtü gibi kullananların karşısında Mülkiyeliler var; hukuku muhaliflerini sindirmek için kullananların karşısında Mülkiyeliler var; kamusal olan ne varsa aile dostlarına satanların karşısında Mülkiyeliler var; Mülkiyelilerin bir parçası olduğu hukuk, demokrasi ve insan hakları mücadelesi veren kurumlar var.
Tekrar hoşgeldiniz, neşeli olun, güçlü olun, var olun.