Boğaziçi Üniversitesi, öğrencisi, mezunu, akademisyeni, idari ve teknik personeliyle günlerdir kolektif bir duruş sergiliyor.
Üniversiteli gençler, anayasal bir ilkeyi, üniversitelerin kurumsal özerkliğini savunuyor. Üniversite rektörlerinin, Cumhurbaşkanı tarafından atanarak değil, üniversite bileşenlerinin iradesiyle, yani seçimle belirlenmesini istiyor. Üniversiteli gençler baskılara, yasaklara, dayatmalara karşı eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir öğrenme ortamı talep ediyorlar.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gençlerin sesi, Türkiye’nin dört yanında kurulan dayanışma platformlarından yankılanıyor. Nefret söylemlerine, ayrımcı ve ötekileştirici pratiklere, baskı ve tehditlere karşı el ele veriyorlar. Tüm coşkularıyla, enerjileriyle, haklı ve kararlı olmanın gururuyla gözlerimizin içine içine bakıyor ve o kadim soruyu şimdi bizlere soruyorlar: Demokrasi talep etmek suç mu?
Bu soruya verilecek yanıtın aynı zamanda bir çağrı olduğunu çok iyi biliyorlar. Olan biteni izleyerek, yaşanan hukuksuzluklara, baskılara, nefrete, şiddete sessiz kalarak bu sorunun geçiştirilemeyeceğini de biliyorlar. Bunun için başlarını öne eğmiyor, seslerini daha da gür çıkarıyorlar. Bizlere düşen sorumluluk ise dayanışmayı büyütmekten, özgür, özerk, demokratik üniversite talebinde ısrarcı olmaktan geçiyor.
Mülkiyeliler Birliği olarak;
- Yürütülen nefret ve linç kampanyasının son bulmasını,
- Demokratik ve haklı taleplerini dile getirdikleri için gözaltına alınan, tutuklanan öğrencilerin serbest bırakılmasını,
- Öğrencileri gözaltına almayı, onları darp etmenin fırsatı olarak gören kolluk gücü hakkında gerekli soruşturmaların başlatılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını,
- Özgür, özerk, demokratik üniversite önündeki tüm engellerin kaldırılmasını
talep ediyoruz.
Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet!
Saygılarımızla,
Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu