Bir yanımızda savaş politikalarının neden olduğu, diğer yanımızda ise alelacele yapılan düzenlemelerle doğamızın, toprağımızın sömürüye açık hâle getirildiği yıkıcı gelişmelere şahit oluyoruz. Bölgemizde tırmandırılan gerginlik ve yaygınlaşma riski taşıyan savaş hâli ile bütün ağır sonuçları emekçilerin omuzlarına yüklenmiş olan ekonomik krizin kamuoyunda öncelikli gündem olduğu günlerde Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile ülkemizin en önemli zenginliklerinden olan zeytinlik alanlarının madencilik faaliyetlerine peşkeş çekilmesinin önü açılmaya çalışılmaktadır.
1 Mart 2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile “Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda o sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak bakanlıkça izin verilebilir” hükmü getirilmiştir. Kamu yararı ilkesinin böylesi bir amaçla araçsallaştırılarak yağma ve talan politikalarına alet edilmesi, uzun süredir kamu yararı aleyhine yürütülen politikaların siyasi iktidar tarafından nasıl sunulmaya çalışıldığını ortaya koymaktadır. Kamu yararını önceleyen ve savunan bizler, bu düzenlemenin ne anlama geldiğini biliyor ve düzenlemeyi kabul etmiyoruz.
Zeytinlikler, anayasal ve yasal düzeyde korunan tarımsal üretim alanları olmakla beraber aynı zamanda yüzyıllar boyunca biriken bir emeğin ürünüdür. Yapılan yönetmelik değişikliği hem ilgili yasalara hem de anayasaya aykırılık teşkil etmekte ve normlar hiyerarşisini hiçe sayan bir yaklaşımı açığa çıkarmaktadır. Dahası, Paris İklim Antlaşması’nın onaylanması ile verilen taahhüt, 2050 yılına kadar karbon-nötr olma hedefini içermektedir. Yasalar ve anayasanın yanı sıra uluslararası antlaşmalara da aykırı olan bu düzenleme, hukuken de kabul edilebilir değildir.
Kamu yararı gibi, hukuk sistemi tarafından güvence altına alınan bir başka hak da çevrenin ve halk sağlığının korunmasıdır. Doğanın geri dönülmez biçimde tüketilmesine, tarım ve orman alanlarının kirletilmesine ve kömürlü termik santrallerin artmasına imkân sağlayacak bu düzenleme, çevrenin ve halk sağlığının ciddi ölçüde zarar görmesine yol açacaktır.
Ülkemizi ve gelecek nesilleri karanlık bir geleceğe mahkûm edecek böyle bir düzenlemeyi kabul etmiyoruz. Hukuka, kamu yararı ilkesine, çevre ve halk sağlığı başta olmak üzere haklarımıza sahip çıkıyor, zeytinliklerimizi ve geleceğimizi savunuyoruz.