Eril tahakküm, kadınların yaşamlarını, bedenlerini ve özgürlüklerini gasp eden bir sistematik şiddet mekanizmasıdır. Erkek şiddetini besleyen sistematik baskıları fısıltılarla değil, gür bir sesle haykırıyoruz. Kadınları pasif mağdurlar olarak değil, direnişin, dayanıklılığın ve devrimci değişimin aktif özneleri olarak tanıyoruz.
Tarih boyunca patriyarka, yasalarla, geleneklerle ve kurumsal yapılarla kadınları susturmaya çalışsa da her kadın ayağa kalktığında, konuştuğunda ve örgütlendiğinde bu baskıcı düzen sarsılmış, çatlaklar büyümüştür. Kadınlar, sadece bireysel özgürlüklerini savunmakla kalmayıp, toplumsal dönüşümün öncüsü olmuştur.
Bugün kadınların ve queerlerin mücadelesi, patriyarkanın düz çizgilerini büküp rengârenk, çok sesli bir örgü haline gelen bir direnişi temsil ediyor. Bu örgü, her bir düğümüyle normlara meydan okuyan bir isyan, her bir ipliğiyle farklılıkların ve özgürlüğün bir tezahürü. Kadınlar, “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” diye haykırırken, sadece şiddet karşısında hayatta kalma mücadelesi vermiyor; aynı zamanda özgürlük, eşitlik ve dayanışma talebiyle yeni bir dünyanın sınırlarını çiziyor. Bu direniş, bir çığlıkta yankılanır, bir kahkahada güçlenir ve sessiz bir dokunuşla dayanışmayı büyütür.
Bugün, 25 Kasım’da, kadınlar sadece kaybettiklerini değil, mücadele ederek kazandıkları iradeyi ve direnişi onurlandırıyor. Kadınlar, meydanlarda ve hayatın her alanında bir araya gelerek “eğer sıradaki bensem, anneme sarıl bu şehri yak” diyerek bir devrimci mücadele hattı oluşturuyor. Bu hareket, kadınları çaresizlikten güçsüzlüğe sürüklemek isteyen patriyarkanın karşısına, çok sesli ve sarsılmaz bir dayanışma ağı olarak çıkıyor. Patriyarkanın, kapitalizmin, ırkçılığın ve her türlü sömürü düzeninin ilmek ilmek ördüğü iktidar ağlarını kadınlar kendi elleriyle söküyor.
Şiddeti uygulayanlara diyoruz ki: Susmayacağız. Bu şiddete sessiz kalan iktidarlara diyoruz ki: İzliyoruz ve sizi sorumlu tutacağız. Ve kadınlara, queerlere, tüm marjinalleştirilenlere diyoruz ki: Yalnız değilsiniz. Hep birlikte, durdurulamaz bir gücüz. Bugün bir yas günü değil; adalet, özgürlük ve dayanışma ile örülen yeni bir dünyayı birlikte kurma kararlılığımızı yeniden teyit ettiğimiz bir mücadele günüdür. Bugün, direnişle dokunan bir dünyanın ilk ışıklarını yakıyoruz!