İŞ KAZASI DEĞİL CİNAYET! SİYANÜRLÜ ALTIN MADENCİLİĞİ HEM İNSAN SAĞLIĞI HEM DE ÇEVRE İÇİN TEHDİTTİR!

Siyanürlü altın madenciliği ülke gündemine ilk defa 1990’lı yılların ilk yarısında geldi. Bergamalı köylülerin ve onlara destek olan çevrecilerin bir doğa katliamı ve insan sağlığını tehdit eden yöntem olarak dile getirdiği süreç takip eden yıllarda hem ekoloji hem de işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından telafi edilemeyecek derecede tahribatlara yol açtı. Bunlardan bir tanesi ve sonuncusu olmasını temenni ettiğimiz olay Erzincan İliç’teki altın madeninde göz göre göre meydana geldi. Madendeki kapasite artırımına yönelik ÇED kararına gerek duyulmaması, hâlihazırda ÇED kararına yönelik devam eden bir dava varken işletmenin mahkeme kararını beklemeden kapasite artırması adeta yaşanacakların göstergesi niteliğindedir.

Türkiye’de siyanürlü altın madenciliği büyük riskler barındırıyor. Bu son yaşanan facia nezdinde siyanürün yer altı ve yer üstü sularına karışma olasılığı son derece yüksek. Aynı zamanda madenin Fırat Nehri’nin hemen yakınında olması olası çevre kirliliği riskini de artırmaktadır. Bölgenin deprem kuşağında olması da cabasıdır.

Bir kere daha bilimsel uyarılara kulak tıkayarak, bilime karşı gelerek sermayenin çıkarları doğrultusunda alınan kararlar iş cinayetlerine ve çevresel felaketlere neden olmaktadır. Siyanürlü altın madenciliğinin sonu gelene kadar tekrarlamakta her zaman fayda vardır: Siyanürlü altın madenciliği hem insan sağlığı hem de çevre için bir tehdittir, acilen ve vakit kaybetmeden yasaklanmalıdır!