Mülkiye tarihinin en büyük tasfiyesinin dördüncü yıl dönümündeyiz. Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan yüzlerce akademisyen hiçbir soruşturma yapılmadan, hiçbir yargı kararı olmadan üniversitelerden ihraç edilmiş, Fakültemizin onlarca öğretim elemanı 1 Eylül 2016, 6 Ocak 2017 ve 7 Şubat 2017 tarihlerinde çıkarılan OHAK KHK’leri ile tasfiye edilmişti. Aradan geçen dört yılda, Anayasa Mahkemesi’nin Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ni akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü kapsamında gören 26 Temmuz 2019 tarihli kararına rağmen öğretim üyeleri Fakültelerine geri dönmemiş, yargı organına başvurma hakkını dahi elde edememiştir. Seyahat özgürlükleri ve çalışma hakları dahil olmak üzere temel yurttaşlık hakları ellerinden alınmıştır. Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, kurulduğu tarihten bu yana, Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ne imza attıkları gerekçesiyle üniversiteden ihraç edilen tek bir akademisyen hakkında bile karar vermemiştir.
Akademik özgürlük ve bilimsel özerkliği savunan; insan, doğa ve toplum yararına bilgi üreten yüzlerce akademisyenin tasfiye edilmesi, bir bütün olarak üniversite kurumunun tasfiyesinin ve iktidar tarafından fethinin aracı olmuştur. Bu süreçte 676 sayılı OHAL KHK’si ile rektörlük seçimleri kaldırılmış, rektörün doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması yoluyla Anayasa’da yer alan kurumsal özerklik yok edilmiştir. Bilimsel çalışmalar, iktidarın çıkarları doğrultusunda engellenmiş, bilim insanları yargılanmış, öğrencilerin akademik-demokratik talepleri kriminalize edilmiştir.
Üniversiteler kayyum rektörler, fakülteler kayyum dekanlar aracılığıyla yönetilmeye başlanmıştır. Ankara Üniversitesi’nde üniversite kurumunun tasfiyesinin en önemli sorumlularından rektör Erkan İbiş, yerini dört dönem AKP milletvekilliği yapmış, Cumhurbaşkanı tarafından seçim yapılmadan atanan Necdet Ünüvar’a bırakmıştır. Fakültemizde seçim geleneği ortadan kaldırılmış, atanmış dekanlar marifetiyle kayyum düzeneği kurulmuştur. Bu düzeneğin sonucu ise bilim kurullarının, akademik teamüllerin yerini kişisel kararların alması, bilim özgürlüğünün yok sayılması, sınıfa toplanıp şiir okuyan, fanzin çıkaran öğrencilerin cezalandırılması, protesto hakkını kullanan öğrencilere şiddet uygulanmasıdır. Kayyumlar düzeneğinin işlevi üniversite fikrini yok etmektir. Fakat üniversite fikri, kayyum düzeneğine karşı mücadelesini sürdürmekte ısrar ediyor.
Üniversitelerden ihraç edilen akademisyenlerin kurdukları dayanışma akademileri, dört yıldır bilgi üretmeye ve kamusal fayda yaratmaya devam ediyor. Hakikat için mücadele dört yıldır üniversite içinde ve dışında varlığını sürdürüyor. Öğrenciler, akademik demokratik taleplerini baskı ve şiddete rağmen ısrarla savunuyor.
Boğaziçi Üniversitesi’nde demokrasi ve adalet talebini yüksek sesle dile getiren öğrenciler ve akademisyenler, tıpkı Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan akademisyenlere yapıldığı gibi, onları şeytanlaştırmaya çabalayan bir nefret dili ile boğulmak isteniyor. Aşağı bakmayan öğrenciler, kayyumun önünde cübbesine düğme aramayan öğretim üyeleri kayyum düzeneğine direniyor.
Aradan geçen dört yılda üniversite fikri bütün baskısını boca eden kayyum düzeneği tarafından yok edilemedi.
Mülkiyeliler Birliği olarak özerk, demokratik üniversite ve bilim özgürlüğü ilkelerini savunuyor; üniversite kurumunun aşağı bakmayan öğrenciler, cübbesine düğme aramayan akademisyenler, sokak akademilerinde, dayanışma akademilerinde yaşayan gelenek tarafından yeniden inşa edileceğini biliyoruz.
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!
Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu