MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ VE SBF ÖĞRETİM ELEMANLARINDAN İNEK BAYRAMINA İLİŞKİN AÇIKLAMA

Basına ve kamuoyuna,

Bugün, Türkiye’nin en zor dönemlerinde dahi Fakültemiz öğrencilerinin ve mezunlarının büyük bir özenle yaşattığı bir geleneğe, İnek Bayramı’na kavuşmanın buruk coşkusunu yaşıyoruz. Coşkuluyuz, çünkü biliyoruz ki İnek Bayramı’nın adı dahi zihinlerimizde eleştiri kültürünün, yaratıcılığın, mizahın yeniden canlanmasını sağlıyor. Her Mülkiyeli bilir ki; İnek Bayramı bir bahar şenliği değildir. İnek Bayramı;  öğrencilerin kendilerini, hocalarını, okul idaresini ve siyasal iktidarları mizahın sivri diliyle kıyasıya eleştirdiği bir gelenektir. Bu niteliğiyle de Mülkiye’deki akademik geleneğin ve yetişme sürecinin önemli bir parçasıdır. Öğrencilerin, hocaların, mezunların, Birliğimizin; kısacası tüm Mülkiye camiasının bir araya geldiği, kuşaklararası buluşma ve dayanışmanın bayramla taçlandırıldığı bu gelenek 80 yıllık bir tarihe sahiptir.

Ancak, son yıllarda Türkiye’nin siyasal atmosferinin de etkisiyle bu geleneğin içi boşaltılmak istenmekte, İnek Bayramı’na yönelik çeşitli baskı ve yasaklar örgütlenmektedir. İki yıl önce İnek Duası’nı okuyan genç üyemiz, aradan bir yıl geçtikten sonra sosyal medyada hedef haline getirilmiş, sonrasında da Ankara Üniversitesi’nin suç duyurusuyla hakkında ceza davası açılmıştır. Geçtiğimiz yıl İnek Bayramı’nın yapılması Fakültemizde yaratılan bu korku ikliminin bir sonucu olarak fiilen yasaklanmıştır.

İki yıldır göstermiş olduğu tutumla Fakülte’nin birikimine değil, Rektörlüğün ve eleştiriden rahatsız olan kesimlerin beklentilerine göre hareket eden Fakülte yönetimi de, İnek Bayramı’nın içini boşaltmakta ve onu sıradan bir bahar şenliğine dönüştürmeyi arzulamaktadır. Bu çerçevede, geleneksel İnek Duası yasaklanmış, Fakültemizin en tarihi salonu (Aziz Köklü Salonu) Bayram etkinliklerine kapatılmıştır.

İnek Bayramı’nın tarihine ve değerlerimize yakışır biçimde kutlanabilmesi için dün (2 Mayıs 2018), Dekanlık ile görüşmek üzere Fakültemize gittiğimde, Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı’nın Fakülteye girişinin Rektörlüğün sözlü talimatıyla yasaklandığı, ısrarcı olunması halinde gözaltı işleminin yapılacağı ifade edilmiştir.

Bugün sabah saatlerinde de İnek Bayramı’na katılmak amacıyla Birliğimizin eski Genel Başkanları, şube yöneticilerimiz ve üyelerimizle birlikte Fakültemize gittik. Ancak, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün sözlü talimatı ile “dışarıdan” olduğu iddia edilen bizler Fakültemize alınmadık. Fakültemiz Dekanı ile bu konuyu görüşmek istediğimizi, bizlerin “dışarıdan” kişiler değil, aksine İnek Bayramı’nın ayrılmaz bir parçası olduğumuzu ifade ettik. Ancak, güvenlik amirinden, göreve geldiğinden beri Mülkiyeliler Birliği yönetimiyle görüşmekten kaçınan Dekan Orhan Çelik’in bugün de bizlerle görüşmek istemediğini öğrendik.

Şüphesiz ki bu yasakçı ve keyfi uygulama, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne yönelen geniş çaplı tasfiyenin bir uzantısıdır. Bu tasfiyeyle; mezunları, öğrencileri ve hocaları ile bir bütün olan Mülkiye camiası hedef alınmaktadır.

Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu olarak, gerek Ankara Üniversitesi gerekse Siyasal Bilgiler Fakültesi yönetimine bir gerçeği hatırlatmak isteriz: 160 yıllık tarihiyle Mülkiye, bu zor dönemde de birlikte yürüyebilme kabiliyetine, geleneğini ve değerlerini yaşatma kararlılığına sahiptir. 80 yıllık geleneğimizin tüm mizahıyla düşünsek dahi aklımıza gelmeyecek bu trajikomedi bittiğinde tarih, sizleri karşımıza çıkardığınız bariyerlerle, bizleri de o bariyerleri aşan birlikteliğimizle hatırlayacaktır. Çünkü Mülkiye, dört duvar arasına sıkıştırılamayacak kadar büyüktür! Unutmayın ki Mülkiye her yerdedir!     

Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu

 

 

MEKTEB-İ MÜLKİYE

SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ELEMANLARINDAN

KAMUOYUNA

Üniversiteler resmen açık, fiilen kapatılmıştır. Bugün geldiğimiz noktada Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin en önemli sembolik parçalarından olan İnek Bayramı da kağıt üstünde var ama fiilen yoktur. Bu yok oluş varlığını korku zincirine borçludur. Korku zinciri yukarıdan aşağıya işletiliyor. Yönettiklerinden korkan bir siyasal iktidar, üniversitelerinden korkan bir YÖK düzeni, fakültelerinden korkan bir rektör, kendi öğrencilerinden korkan bir dekan, dekanından ve rektöründen korkan cübbeleri düğmeli hocalar… Bu zincir sayesinde geleneksel olarak İnek Bayramı’nın açılışını, her yıl olduğu gibi, “Sevgili İnekler, kesimhaneler hazırlandı, siz de hazır mısınız?” diye gerçekleştirmesi gereken SBF dekanı konuşma yapmaktan vazgeçmiş ama korku bununla kalmamış, Mülkiyeliler Birliği yönetiminden korkan rektörlük ve dekanlık onların sözünü de engellemek için bayramın açılış törenini iptal etmiştir. Yetinilmemiş, bu fakültenin mezunlarının, eski öğretim üyelerinin, ihraç edilmiş hocalarının ve tüm Mülkiye camiasının kampuse girişini, hiçbir hukuksal dayanağı olmayan, tezviratlara dayalı, bürokrasinin karanlık  labirentlerinde üretildiği iddia edilen sözlü emirlere dayanarak engellemiş bulunmaktadırlar. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi. Geçtiğimiz yılda da kimler tarafından, nasıl örgütlendiği ve üniversite ile fakülte içindeki uzantıları ve işbirlikçileri gayet iyi bilinen mahfillerce yürütülen sosyal medya ve ihbar, iftira kampanyalarıyla bayramın vazgeçilmez parçası olan İnek Duası yasaklatılmış ve dahası, bir önceki yıl İnek Duasını okumakla görevli bayram imamı Mehmet Can Tan hakkında dini değerleri aşağılamaktan dava açılmıştı. Bugün de İnek Duası programa alınmamış, onun yerine İnekname adıyla bir ucube geçirilerek bayram ve dua varmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.

Ancak bu “-gibi yapış” her yerinden tel tel dökülmektedir. İnek Bayramı bu ülkenin en köklü festivallerinden biridir. Hangi dönemde olursa olsun, içinde bulunduğu üniversiter düzenin tüm bürokratik, normatif sınırlarının askıya alındığı bir karnaval mantığının hakim olduğu ve çeşitli baskı ve diktatörlük dönemlerinde kesintiye uğrasa da 1938’den beri gerçekleştirilen bu şenlik, üniversitenin yaşayan bir mekan olarak 24 saat canlı kalabildiği ender şenliklerden de biridir. Son üç yıldır bu da yavaş yavaş tahrip edilmiş ve nihayet bu yıl, bir de kampus boşaltma kararı alınarak tüm öğrencilerin kendi evleri olan kampüslerini saat 20’de boşaltmaları istenmiştir. Yetmemiş, son üç yıldır ve özellikle de bu yıl, şenliği kutlamaya çalışan öğrenciden daha çok kampuse resmi ve sivil polis yığılmış, öğrencilerin her bir hareketi kayıt altına alınmaya başlanmıştır. Apaçık üniversite işgal ve kuşatma altındadır. Ancak bunun başlıca sorumlularından biri de biz üniversite öğretim elemanlarıyız.

Nasıl ki 12 Eylül askeri-faşist diktatörlüğü eliyle YÖK düzeni inşa edilerek ve asistanlık kurumu budanarak üniversitenin çölleşme süreci başlatıldıysa ve biz buna sessizce uyum gösterdiysek, üniversitelerin kapatılması da bizzat biz, üniversite mensuplarının destekleri, alkışları, teşvikleri sayesinde estirilen kampus rüzgarlarıyla başlatılmış ve üniversiteler halktan, şehirden, zamandan kopuk, belleksiz, belleğini zamanın muktedir ruhundan devşirmeye muhtaç hale getirilmiştir.  Mekteb-i Mülkiye’nin de içinde yer aldığı Cebeci fakülteleri arasından geçen sokağa kampus yapıyoruz denerek nasıl usulsüzce el konulup sokaktaki insanla bu fakültelerin bağı kesildiyse, bu fakültelerin yeşil alanlarını park olarak kullanan şehir sakinleri nasıl kovulduysa, canları sıkıldığında anfilere doluşan mahallenin ihtiyarları nasıl kapılardan çevrilmeye başlandıysa, bizim o gün yapılanları, bugün yaşadıklarımızın habercisi olarak görmemiz gerekirdi. Göremedik. Önce sokaklar, sonra insanlar kovuldu. Şimdi etrafımızı yüksek duvarlar, dikenli teller, beli silahlı sivil polisler, eli coplu özel güvenlik görevlileri çeviriyor. Bırakalım sokaktakini, üniversitenin ruhuna uygun eleştirel bir ses çıkaran her öğrencimiz soluğu ya cezaevinde ya okuldan atılarak sokakta alıyor. Artık mezunlarımız, eski hocalarımız, hukuksuz bir biçimde ihraç edilmiş hocalarımız, tüm anayasal hakları, temel insan hakları ayaklar altına alınarak fakültelerine giremiyorlar! Ama elleri satırlı, palalı, dilleri küfürlü dileyen herkese kampuslerin kapıları ardına kadar açılıyor!

ÜNİVERSİTELER HERKESİNDİR, SOKAĞA VE HAYATA KAPATILAMAZ!

Üniversite, öğrencilerin, öğretim elemanlarının, mezunlarının, ailelerinin ve arkadaşlarının, dostlarının ortak yurdudur! Sahibinin sesi rektörlerin, dekanların, cübbeleri düğmeli hocaların değil! Özel güvenlik şeflerinin, sivil polislerin değil!

Biz, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim elemanları olarak, biliyor ve kabul ediyoruz ki üniversite eleştirinin yurdudur, zamana uymanın değil! Rüzgara karşı yürümenin yurdudur, rüzgarın önüsıra-peşisıra değil! Öyleyse, bayramın bayram olmaktan çıkarıp yerine bayram taklitlerinin geçirildiği bir performansın suç ortağı olmayı reddediyoruz. Sözümona kurumu ve gelenekleri korumak adına, her nasıl olursa olsun geleneği sürdürmenin, geleneğin asli sahipleri kurumlarına bile giremiyorken şenlik yaptığını sanmanın, geleneğin katillerinin aklanmasını ve meşrulaştırılmasını sağlamaktan başka hiçbir işe yaramadığı bir noktadayız. Öyle bir noktadayız ki geleneği ve kurumu korumak için, geleneğin ve kurumun ölü bir kabuğa dönüştürüldüğü yerde, ölülere tapınmayı reddediyoruz. Ancak bizler, Hakan Yurdakuler gibi, Arkadaş Zekai Özger gibi ölülerimizin capcanlı nefesleriyle ısınıyor ve bu emanet nefesi, son uyumcu olmayan Mülkiyeli de hayatta kalana dek, Mülkiyelilere teslim etmeyi görev sayıyoruz.

RÜZGARIN ÖNÜSIRA-PEŞİSIRA KOŞMAYAN, RÜZGARA KARŞI YÜRÜYEN TÜM MÜLKİYE MENSUPLARINI SAYGIYLA SELAMLIYOR VE İNEK BAYRAMLARINI COŞKUYLA KUTLUYORUZ!

 

MEKTEB-İ MÜLKİYE

SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ELEMANLARI