SBF’DE YAŞANAN ŞİDDET VE BU ŞİDDETİN DEĞERLENDİRİLİŞ BİÇİMİ KAYGILARIMIZI ARTTIRMIŞTIR

Basına ve kamuoyuna,

19 Kasım 2019 tarihinde, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaşanan şiddet ve bu şiddetin Ankara Üniversitesi yönetimi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığı tarafından değerlendiriliş biçimi ne yazık ki kaygılarımızı arttırmıştır.

Şöyle ki, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığı tarafından 25 Kasım Pazartesi günü akşam saatlerinde yapılan yazılı açıklama ve söz konusu açıklamanın Ankara Üniversitesi’nin resmi sosyal medya hesaplarından paylaşılması, yaşanılan şiddete idarecilerin üzerine düşen sorumlulukla yaklaşmadığını göstermektedir.

Söz konusu olayın yaşandığı gün, güvenlik görevlileri bir eğitim-öğretim kurumunun içerisinde, barışçıl oldukları görüntülerden açık olan Fakülte öğrencilerine karşı hukuka aykırı biçimde ve yetkileri olmamasına rağmen cop kullanmışlar, baş ve boyun bölgelerine cop ile vurmak suretiyle öğrencileri darp etmişlerdir.

Bu olayın ardından sosyal medyada kendilerini ülkü ocakları mensubu olarak tanımlayan saldırgan bir grup Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görevli akademisyenler de dahil olmak üzere Fakülte mekanlarında bulunanlara saldırmış ve öğretim üyelerimiz ile öğrencilerimizi darp etmiştir. Akşam saatlerinde ise yine aynı grup Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin bahçesine gelerek “ülkücü yemini” etmişlerdir.

Üniversiteler, şiddetin ve şiddet dilinin egemen olduğu kurumlar olmamalıdır. Eğitim-öğretim hakkının korunabilmesinin ve hepsinden öte can güvenliğinin sağlanabilmesinin temel koşulu özgür bir öğrenme ikliminin idareciler tarafından sağlanması ve korunmasıdır.

Ancak Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığı ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığı’nın açıklamasını paylaşan Ankara Üniversitesi yönetimi, kendi personelinin ve darp edilen öğrencilerinin can güvenliğinin sağlanmasına dair hiçbir tavır almamıştır. Hatırlatmak isteriz ki yapılan resmi açıklama ile yaşananların “provokasyon” olarak nitelenmesi rektör Erkan İbiş ve Siyasal Bilgiler Fakültesi yöneticilerinin hukuki sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır. Üstelik yaşanan şiddetin ardından, aynı günün akşam saatlerinde, kalabalık bir grup tarafından gerçekleştirilen “ülkücü yemini” ve en önemlisi üniversitenin öğrencisi olduğu belli olan kişilerin çeşitli sosyal medya hesaplarından aleni biçimde tehdit ve hakaretlerini sürdürmesi, şiddet tehdidinin ciddiyetini sürdürdüğünü de göstermektedir. Başında bir hekim bulunan Ankara Üniversitesi yönetimi, Cebeci Kampüsü’nde Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne silah doğrultan öğrenciye müsamaha göstermiş, ülkü ocakları tarafından düzenlenen kılıç teslim törenlerine izin vermiş, aynı gruplar tarafından gerçekleştirilen şiddet eylemlerinin üzerini örtmüştür.

Açıkça ifade etmek isteriz ki Cebeci Yerleşkesi’ni “kılıç hakkı” olarak tarifleyen, “kılıçla” Cebeci Yerleşkesi’ne girip “reislik değişim törenleri” yapan, Hukuk Fakültesi önünde Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne silah doğrultarak fotoğraf çektiren, Hukuk Fakültesi’nin dış cephesini kapsayacak şekilde “Ülkü Ocakları” pankartı asıp fotoğraf çeken ve söz konusu fotoğrafları sosyal medya hesaplarından paylaşan bu kişilerin üniversite yönetimi tarafından korunmasından vazgeçilmelidir.

Üniversite yönetiminin sorumluluğu, başta öğrencilerinin ve personelinin can güvenliğini sağlamak, eğitim öğretim hakkını güvenceye almak, anayasadan kaynaklanan haklarını kullanabilecekleri özgür bir üniversiter alan sağlamaktır.

Aksi halde, yerleşkenin içinde ya da dışında yaşanacak her türlü olumsuz olaydan Ankara Üniversitesi’nin ve Siyasal Bilgiler Fakültesi yönetiminin sorumlu olacağı iyi bilinmelidir. İfade özgürlüğü de dahil olmak üzere temel hakların korunması idarenin görevidir. Kamu gücü kullananlar ya da üçüncü kişiler tarafından bu hakların engellenmesi durumunda yönetimin etkili bir soruşturma yapma zorunluluğu vardır. Demokrasinin, evrensel hukuk normlarının ve özgür bir öğrenme ikliminin mekanları olması gereken üniversitelerin şiddetin mekanlarına dönüşmemesi için, yaşanan bu olayın failleri ve sorumluluklarını yerine getirmeyenler hakkında suç duyurularında bulunduk. Çağrımız, öğrencilerin ve akademisyenlerin can güvenliğinin sağlanması ve eğitim-öğretim hakkının korunmasıdır. Sürecin yakın takipçisi olacağımız bilinmelidir.

Mülkiyeliler Birliği

Türk Tabipleri Birliği

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

Eğitim Sen Genel Merkezi

28 Kasım 2019 Tarihli Basın Toplantısı

Gepostet von Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi am Donnerstag, 28. November 2019